Komutanlar beş teğmenle ‘eşdeğer sorumlu’ sayılmış
Kara Harp Okulu’nun mezuniyet merasiminde ant içip kılıç çatan ve “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diye bağıran beş teğmen TSK’dan ihraç edildi.
Bu vicdansız karar yetmedi.
Görevlerine iki hafta evvel atanan Alay Kumandan Vekili Albay Mustafa Alper Topsakal ve Tabur Kumandanı Yarbay Halit Türkoğlu ile Bölük Kumandanı Binbaşı Mustafa Ertürk, teğmenlerle ‘eşdeğer’ hatalı sayıldı.
‘Ant okunmayacak’ dediği halde
Milli Savunma Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulu’nun gerekçeli kararına nazaran mezuniyet merasimi hazırlığı 12 Ağustos 2024’te başlıyor.
İlk prova 13 Ağustos’ta yapılıyor.
Dönem birincisi Teğmen Ebru Eroğlu, eski andı okumak ve ölen arkadaşını anmak için konuşmasına birkaç söz ekleme talebini Binbaşı Ertürk’e iletiyor.
Ertürk, talebi Yarbay Türkoğlu’na aktarıyor.
Mevzuatı inceleyen Türkoğlu, stattaki provada mikrofonla andın okunmayacağını emrediyor.
Türkoğlu, tabirinde şunları söylüyor:
“Benim emrim, merasimde okumamaları, merasimden sonra isterlerse okuyabilecekleri nitelikte değildir. Merasim sonrasında okumalarına yönelik talep gelseydi ona da hayır karşılığını verirdim.”
Albay Topsakal ise şöyle konuşuyor:
“Teğmenlerin talebi, merasimde andı okumalarına yönelikti. Buyruk verildi, ant okunmadı. Bu türlü birşey yapacaklarından şüphelensem müsaade vermezdim.”
‘Siyasi aksiyona girmeyecek kutlama’
Ancak merasimden bir gün evvel, 29 Ağustos’ta okuldaki mezuniyet cümbüşünde bir küme teğmen toplanıyor. Devre ikincisi eski andı okuyor.
Eroğlu, “Ben okumalıydım” diyerek, rahatsızlığını alay kıdemlisi Teğmen Talip İzzet Akarsu’ya başvuruyor.
Akarsu, teğmene hak verip andı merasimden sonra okuyabileceğini söylüyor.
Akarsu, planını üç teğmene açıyor.
30 Ağustos’ta saat 00.37’de WhatsApp kümesinde şu bildirisi paylaşıyor:
“Tören Yönetmeliği gereği yapamadığımız, siyasi harekete yahut yanlış anlaşılmaya girmeyecek kimi kutlamaları yapmak, klâsik kılıç kaldırmamızı gerçekleştirmek, daha da değerlisi yiğit kardeşimizi, şehidimizi anmak için herkesi merasim bitiminde stadyumun ortasına bekliyorum.”
30 Ağustos’ta resmi merasim bitince Teğmen Eroğlu, arkadaşlarını topladı.
Kılıçlar çatıldı ve ant içildi.
Kara Kuvvetleri Komutanlığı Yüksek Disiplin Kurulu, teğmenlere hizmete mani davranışta bulunmak argümanıyla en ağır yaptırım olan TSK’dan ayırma cezası verdi.
‘Duyum aldılar, tedbir almadılar’
Teğmenlerin üç kumandanı da Ulusal Savunma Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulu kararıyla birebir gün ihraç edildi.
Karardan:
“Görevlerine yeni katılan Topsakal ve Türkoğlu’nun uzun vakte yayılı oluşmuş bir disiplinsizlik ortamının hasılasını topladıkları söylenebilir ise de bir komutanın disiplinsizlikten şüphelendiğinde gerekli ve makul tedbirleri almasıyla ya da mevzuyu yetkili makamlara havale etmesiyle bu sorumluluktan kurtulmuş olacağı…”
Üç kumandana yönelik savlar şöyle sıralanıyor:
Albay Topsakal.
-Törende yahut sonrasında böylesi bir teşebbüsün olabileceğine dair duyum alıp bahsin ehemmiyetini kavrayamamak ve tedbir almamak.
-Tören sonrasındaki faaliyetlere ait gerekli planlama, takip ve denetimi yapmamak.
-Bu safhayı Türkoğlu’nun inisiyatifine bırakmak.
-Okul kumandanına rapor etmemek.
-Okul kumandanı ve rektörün böylesi bir niyetten haberdar olup önlem alabilmesinin önüne geçmek.
-Disiplinsizliği tedbire, bastırma yahut mevzuyu yetkili makamlara sunma misyonunu yerine getirmemek.
Yarbay Türkoğlu.
-Andın okunmayacağına ait buyruk vermek dışında buyruğun icrası ve başarılmasına yönelik gerekli önlemleri almamak.
-Böylesi bir disiplinsizliğin olabileceğine dair duyumlar alıp bahsin ehemmiyetini kavrayamamak ve tedbir almamak.
-Tören sonrası faaliyetlerde tüm konuları plansız ve emirsiz halde ortada bırakmak.
-Harbiyeliyi en âlâ tanıyan ve en yakın amirleri olan ekip kumandanlarının mezunların sevk ve yönetimine yönelik görevlendirmelerini kesin bir emre bağlamayarak, zafiyete sebep olmak.
Yarbay Ertürk.
-Teğmen Ebru Eroğlu tarafından kendisine iletilen ant okuma talebini tabur kumandanına rapor ettiği halde iki sefer ısrarlı talepte bulunan bu Harbiyelinin faaliyetlerine yakınen nezaret etmemek.
-Teğmen Eroğlu tarafından yapılan ikinci ant okuma talebini tabur kumandanına iletmemek.
-Teğmen Eroğlu’nun disiplinsizliğe önayak olmasının engellenmesi istikametinde fikri ya da eylemsel takipte bulunmamak.
-Tören sonrası Harbiyelilerin hareketlerine mahzur olmamak.
Kararda, üç kumandan için şöyle deniliyor:
“Astlarının disiplinsizlik işlemek niyetini bildiği lakin bu disiplinsizlikleri önlemek için gerekli ve makul tedbirleri almadığı, misyonun gerektirdiği sorumluluğu üstlenmekten imtina ettiği, astlarının ve buyruğu altındakilerin kontrol, denetim ve nezaretinde ihmal gösterdiği, astlarının devletin ve TSK’nın prestijine ziyan veren tavır ve davranışları ile ağır disiplinsizliklerinden ferdî ve muadil derecede sorumlu olması nedeniyle aksiyonlarının bir bütün halinde hizmete pürüz davranışta bulunmak ve disiplinsizliğine beden verdiğinden…”
Üç kumandan TSK Disiplin Kanunu’nun 20. hususunun 1-c bendinde yer alan hizmete mani davranışta bulunmak teziyle TSK’dan ihraç edildi.
Eski bakanın hastanesi, kayyum gelmese satılacaktı
Yenidoğan Çetesi’nin iki numarası İlker Gönen, tutuklu olduğu cezaevinde bileklerini keserek intihar etti.
Bu intihar Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki yargılamayı yine hatırlattı.
MASAK raporu doğrultusunda 27 Kasım 2024’te 23 sanıkla 3 şirketin malvarlıklarına el konmuş, 13 hastane ve 3 şirkete kayyum atanmıştı.
O hastanelerden biri eski Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’nun ortağı olduğu, Akabe Sıhhat Tesisleri Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’ne ilişkin Özel Avcılar Hospital’di.
Müezzinoğlu, skandal patladığında “Vicdanım rahat” diyerek, şöyle konuşmuştu:
“Kamuoyuna yansıyan dışında bilgim yok. Çalışma arkadaşlarım işlerini uygun yapan bireylerdir. Vicdani manada rahatım.”
Duruşmaya üç gün kala
Ancak Müezzinoğlu ve ortaklarının, hastane binasını ve bütün ekipmanları satmak için kayyum atanmadan çabucak evvel harekete geçtiğini öğrendim.
Ticaret Sicil Gazetesi’nde yayınlanan ilana nazaran şirket, Yenidoğan Davası’nın birinci duruşmasına üç gün kala, 15 Kasım 2024’de toplanarak, 17 Aralık’ta harikulâde genel yapmak üzere karar aldı.
İlanda yer verilen gündemin üçüncü unsurunda, “ruhsatı iptal edilen Özel Avcılar Hospital binasının satılması, kiralanması ya da yine hastane olarak faaliyete geçmesinin müzakere edilmesi” var.
İlanda şunlar yazıyor:
“Hastane olarak kullanılan taşınmazın SPK lisanslı değerleme şirketi tarafından belirlenen bedel üzerinden satılması, bir bütün olarak ya da kesim modül kiralanması yahut yine hastane olarak faaliyete geçmesinin müzakere edilmesi ve karara bağlanması için idare heyetine geniş manada yetki verilmesi.”
Beşinci unsurda, bütün taşınmazlar ve ekipmanların satılması, kiralanması ya da gelir getirici hedefle kullanılması için müzakere kararı alındı.
Karar şöyle:
“Şirketin sahip olduğu fikri ve sınai haklar ve sair hakların satılması ile araç-gereç, tıbbi aygıt, ekipman, mobilya, tıbbi materyal ve ilaç vb. tüm menkul malların bir bütün yahut modül parça satılması, kiralanması, diğer gelir getirici hedefle kullanılması konusunda idare şurasına geniş manada yetki verilmesi.”
Yedinci unsurda “yönetim konseyine ortaklardan, gerçek yahut hükmî bireylerden ya da bankalardan muhtaçlık oranında 100.000.000 TL’ye kadar borç ya da kredi alınması konusunun müzakere edilerek yetki verilmesi” de kabul edildi.
İlan 26 Kasım 2024’te Ticaret Sicil Gazetesi’nde yayınlandı.
Bir gün sonra ortalarında Özel Avcılar Hospital’in de olduğu 13 hastaneye kayyum atandı.
Müezzinoğlu: Borçları ödemek için
Dün bu ilanı sormak için Müezzinoğlu’nu aradım.
Müezzinoğlu, şirketin dörtte bir sahibi olduğunu söylüyor. Ruhsat iptal edildikten sonra 500’e yakın çalışanın işlerine son verildiğini, onların alacakları dahil olmak üzere borçları ödemek için fevkalâde genel konsey kararı aldıklarını anlatan Müezzinoğlu, şöyle diyor:
“Alacaklılar var. Önceliğimiz borçlu kalmamak. Ruhsatımız iptal edildiğine, bundan sonra sıhhat hizmeti yapmayacağımıza nazaran bu malları değerlendirmeyi genel heyet gündeme aldı.”
O kademede kayyum atandığını belirten Müezzinoğlu, şöyle devam ediyor:
“Kayyum artık bir yol haritası belirleyecek. O yol haritasına nazaran bekliyoruz. Alacaklılarımız da bizi bekliyor.”
Müezzinoğlu, “Kayyum atanmadan evvel malları elden çıkarmak mı istediniz?” formundaki soruma “Kayyumun geleceğini bilmem ki. Borcum, harcım, taahhütlerim var” diye karşılık veriyor.
Adana’daki zelzele kayıpları yüzde 65 nasıl arttı?
Dün 6 Şubat’ın yıldönümüydü.
Depremin vurduğu 11 kentte anma aktiflikleri vardı.
Adana Valisi Yavuz Selim Köşger, yayınladığı bildiride şöyle dedi:
“Yaşanan felakette Adanamızda maalesef 13 bina yıkıldı, 687 vatandaşımız Hakkın rahmetine kavuştu.”
Köşger, geçen yılki iletisinde ise şunları yazmıştı:
“Deprem sonucunda vilayetimizde 13 binamız yıkılmış, 3.297 binamız ağır hasar alarak kullanılamaz hale gelmiştir. Vilayetimizde 418 vatandaşımız Hakkın rahmetine kavuşmuştur.”
Adana, birebir Adana.
Vali, tıpkı vali.
Fakat birer yıl ortayla meyyit sayısı değişiyor.
2024’te 418 olarak açıklanan sayı bu yıl 687’ye çıkıyor.
Ne oldu da yüzde 65 oranında arttı?
Son bir yıl içerisinde, Adana’da zelzelede hayatını kaybettiği anlaşılan yeni isimlere ve cesetlere mi ulaşıldı?
Köşger’den karşılık bekliyorum.
