Afrika’daki 30 yıllık savaş bitince Trump gözünü hem nobele hem de madenlere dikti
Demokratik Kongo Cumhuriyeti (KDC) ile Ruanda ortasında 30 yılı aşkın süren savaş sona erdi.
İki ülke ortasındaki barış mutabakatı, ABD’nin arabuluculuğunda Washington’da imzalandı. Mutabakata, iki ülkenin dışişleri bakanları katıldı. Lakin sahadaki en tesirli güç olan ve Ruanda tarafından desteklendiği öne sürülen M23 milisleri sürece dahil olmadı.
Anlaşma, toprak bütünlüğünün tanınması, çatışmaların durdurulması, silahsızlanma ve silahlı kümelerin muhakkak koşullarla tekrar topluma kazandırılmasını öngörüyor.
ABD ise mutabakatla birlikte KDC’nin kritik maden rezervlerine yönelik dış ticaret ve yatırım olanaklarını artırmayı hedefliyor.
TRUMP GÖZÜNÜ MADENLERE DİKTİ
Trump, imza merasimi öncesi gazetecilere yaptığı açıklamada, “Bu mutabakat sayesinde Kongo’dan pek çok maden hakkı alacağız” dedi. Her ne kadar dokümanda direkt ABD’ye maden imtiyazı tanınmasa da, “kritik maden tedarik zinciri temelinde dış ticaretin ve yatırımın geliştirilmesi” tabiriyle Amerikan çıkarları garanti altına alınıyor.
NOBEL ÖDÜLÜNÜ İSTEDİ
ABD Başkanı Donald Trump, süreci “harika bir antlaşma” olarak niteledi ve mutabakatın Afrika ile dünya için büyük bir adım olduğunu savundu. Trump, “Bunun için Nobel Barış Mükafatı almayacağım” diyerek memleketler arası topluluğa da gönderme yaptı.
Ancak M23’ün mutabakata katılmaması, sürecin en zayıf halkası olarak görülüyor. Milislerin bağlı olduğu AFC koalisyonu, görüşmeleri Katar’da sürdürdüklerini belirtti ve silah bırakma konusunda şimdi hazır olmadıklarını açıkladı.
Ocaktan bu yana bölgede 7 binden fazla kişi hayatını kaybetti, 1 milyona yakın insan yerinden oldu. Raporlarda çocuklara yönelik infazlar ve cinsel şiddet olaylarının arttığı bildiriliyor.
Nobel Barış Ödüllü Kongolu aktivist Dr. Denis Mukwege, anlaşmayı “muğlak ve Ruanda yanlısı” buldu. Mukwege, “Bu, failin cezalandırılmadığı bir ekonomik işbirliği. Kongo’nun kaynakları yağmalanıyor” tabirlerini kullandı.
KDC’li uzmanlar da maden gelirlerinin adil paylaşılmadığına, devlet kurumlarının zayıf olduğuna ve toplumsal diyaloğun eksikliğine dikkat çekiyor.
