Kurtuluş ve kuruluş

Atatürk, 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıktığında kurtuluş ve kuruluşu çoktan planlamıştı.
Kurtuluş Savaşı’yla Anadolu’nun işgaline son verecek, saltanatı ve hilafeti kaldıracak, laik, demokratik çağdaş bir Türkiye Cumhuriyeti kuracaktı.
Samsun’a gerçek hareket etmeden evvel yapacağını Mazhar Müfit Kansu’ya not ettirmişti:
“Zaferden sonra hali hükümet cumhuriyet olacaktır. Bu bir. İki, padişah ve hanedan hakkında vakti gelince icab eden muamele yapılacaktır. Üç, tesettür kalkacaktır. Dört, fes kalkacak uygar milletler üzere şapka giyilecektir. Beş, Latin alfabesi kabul edilecektir.”
Atatürk, zaferden sonra istediği rejimi kurabilirdi lakin O, gençlik yıllarından beri düşündüğü demokratik bir cumhuriyet kurulması fikrini hayata geçirdi.
İstese padişah ve halife bile olabilecekken ve kendisine bu türlü teklifler yapılmışken çağdaş kıymetlere ve kurumlara sahip bir cumhuriyet kurmayı seçti.
Kurtuluş Savaşı’nı zafere ulaştırdıktan sonra yüz yıl ilerisini gören bir anlayışla ihtilalleri gerçekleştirmeye başladı.
Atatürk’ün gerçekleştirdiği birinci ihtilal saltanatın kaldırılmasıdır.
Egemenliğin Osmanlı hanedanından alınıp halka verilmesidir.
İkinci büyük ihtilali cumhuriyeti ilân etmesidir.
Üçüncüsü de saltanatın kaldırılmasıdır.
Türkiye Cumhuriyeti bu üç temel ihtilal üzerine inşa edilmiştir.
Bu nedenle Türkiye Cumhuriyeti’nin temelleri sağlamdır.
Yüzyılı ayakta geçirip ikinci yüzyıla girebilmesini bu sağlam temellere borçludur.
Atatürk bu üç temel ihtilalle yetinmemiş Türkiye’yi çağdaş devletler topluğuna sokacak birçok ihtilali de gerçekleştirmiştir.
Din ve devlet işlerini birbirinden ayırmak üzere Diyanet İşleri Başkanlığı’nı kurmuştur.
Kadın erkek eşitliğine dayalı Uygar Kanunu’nu çıkarmış ve uygulamıştır.
Dil ve eğitim ihtilali yapmıştır.
Milli eğitimi akla ve bilime dayandırmıştır.
Atatürk’ün ihtilalleri sayesinde Cumhuriyet; laikliğe, demokrasiye, bayan erkek eşitliğine, insan hak ve özgürlüklerine inanan jenerasyonlar yetiştirmiştir.
Bu nedenle yüz yılı geride bırakan laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti’nin yüz yıl geriye götürülmesi, Lozan’ı yok sayıp Sevr’e nazaran yine inşa edilmesi mümkün değildir.
Türkiye’de saltanat ve hilafet sistemi kurmak isteyenler yok değil.
Aynı halde üniter, ulus devlet yerine federal devlet kurulmasını isteyen etnikçi hareketler de mevcuttur.
Ancak her iki akımın da emeline ulaşması mümkün değil.
Çağdaş devlet yapısının, laikliğin, akla ve bilime dayalı eğitimin, kadın-erkek eşitliğinin sunduğu imkanlarla yetişen milyonlar Türkiye Cumhuriyeti’nin ortaçağ karanlığına geri götürülmesine müsaade vermez.
Bugünkü iktidar Atatürk ve ihtilallerine ne kadar aralıklı olursa olsun Atatürk sevgisi milletin gönlünden söküp atılamamıştır.
Milli bayramlarını soğuk karşılaması, Atatürk’ün ismini kitaplardan çıkarmaya, Atatürk’e ayrılan kısımları kısaltmaya, Osmanlı’ya ayrılan kısımları ise uzatmaya yönelmesi Atatürk’ü olan sevgiyi ve bağlılığı azaltmamış tersine artırmıştır.
Atatürk’ün kurduğu çağdaş Türkiye Cumhuriyeti ve gerçekleştirdiği ihtilaller bütün mazlum uluslar için örnek oluşturacak niteliktedir.
Atatürk 20. yüzyılın başlarında emperyalist devletlerin işgali ve sömürüsü altındaki uluslara izlemeleri gereken yolu göstermiştir.
Türkiye’nin bundan geri götürüleceğini sanmak gerçekleşmeyecek bir hayaldir.
19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı kutlu olsun.
Nice bayramlara…