Süper Lig’in çöl fırtınası

Sezon başı Atlas Dağları’ndan kopup gelen bir rüzgar üzere savrulmuştu İstanbul’a En-Nesyri.
Fas’ın dar sokaklarında yankılanan, Portekiz’de kabaran futbol aşkı, artık Kadıköy’ün çılgın kalabalığında yine hayat bulacaktı. Lakin başlangıç hiç de beklediği üzere olmadı.

Yaz sıcağının yükünü üzerinde taşıyan vücudunda fazla kilolar vardı, adımları eskisi kadar çevik değildi. Dönem öncesi kampını kaçırmanın bedelini alanda ödüyordu. Dakikalar ilerledikçe yoruluyor, ayaklar istediği yerlere gitmiyor, formanın tartısı omuzlarına biraz daha çöküyordu. Tribünler sabırsızdı, yorumcular acımasız.

“Bu adamdan cacık olmaz!” diye kestirip atanlar, “Ocak ayında gönderin!” diye bağıranlar, hatta “Çöp tenekesi alsalar daha iyiydi!” diye aşağılayanlar bile oldu. Faslı forvet, güya İstanbul pazarlarında kaybolmuş bir yabancı, ilişkin olmadığı bir dünyada unutulmaya mahkum bir göçmendi.
Ama çöl fırtınaları ansızın kopar ve ortalığı toza dumana boğar.

Zaman En-Nesyri’nin sabrını sınadı. O ise her darbede biraz daha güçlendi. Haftalar ilerledikçe, adımları hafifledi, nefesi kuvvetlendi, gözleri tekrar ışıldadı.
Takım arkadaşlarını tanıdı, alanda nerede olması gerektiğini öğrendi.
Ve en değerlisi, Edin Dzeko ile büyülü bir ahenk yakaladı.
Artık rüzgar onun gerisinden esiyordu.

Ve Çöl Fırtınası üzere sahneye çıktı.
Gol olup yağdı. İçeride, dışarıda, fark etmeksizin…
Yerden, havadan, ayakla, kafayla… Yerçekimine meydan okuyan bir akrobat üzere süzüldü ceza alanlarında. Adeta başla penaltı attı.
Şimdi, Muhteşem Lig’de penaltısız 15 golle tepede. 2025 yılında, Avrupa’nın en büyük 10 liginde en fazla gol atan oyuncu. Avrupa sahnesi dahil toplam 23 gol, 3 asist…

Bir vakitler onunla dalga geçenler artık sessiz. Kadıköy’de bir melodi yükseliyor, Fas’ın sıcak rüzgarlarını İstanbul’a taşıyan bir ezgi.
Ve o ezginin ismi artık herkesin lisanında: Youssef En-Nesyri.