Devletin çivisi çıktı: Jandarma koruculara kumpas kurmuş
“Devletin çivisi çıktı” derler ya hani…
Buna en çarpıcı örnek Gaziantep Islahiye’de jandarmaya açılan dava olsa gerek.
Gece yarısı operasyonu
Her şey 11 Eylül 2024 günü saat 17.20’de tutulan bir tutanakla başladı.
Komutan H.U., derhal arama kararı çıkarttı.
Karakol işçisine hangi konuta gidecekleri söylenmedi.
Gece adreslere vardıklarında, korucuların konutunu arayacaklarını öğrendiler.
M.Ç.’nin bahçesindeki biberlerin ortasında, A.K.’nin oturduğu konteynırını yükselten parke taşın altında kenevir bulundu. R.Ş.’nin meskeninde bandrolsuz içki çıktı.
Operasyonun seyri korucuların savcılıktaki tabirleriyle değişti.
İkisi “Uyuşturucular jandarma tarafından bırakıldı” dedi.
Bir hafta evvel zelzele yardımlarını zimmetine geçirmekten CİMER’e ihbar ettikleri Kumandan H.U.’nun temelsiz yere ihbarda bulunup uyuşturucuyu meskenlere yerleştirdiğini savundular. Hatta M.Ç., jandarmaların elleriyle koydukları paketi bulmuş üzere görüntü çektiklerine ait imajları sundu.
Hal bu türlü olunca uyuşturucu operasyonu kumpas soruşturmasına evrildi.
İhbar şaibeli
Kumpasın birinci perdesi, ihbardı.
Komutan H.U., sözünde “İhbarcı kimdir, ihbar hangi tarih ve saate yapılmış, bilmiyorum. Santral takımından bir şahsın ihbarda bulunduğunu duydum” dedi.
Santral vazifelisi Y.V. ise “İhbar almadım” diyerek, kumandanını yalanladı.
Tutanak, “Acele” denilerek, tüm çalışana imzalatılmıştı.
Paketlerde parmak izi yok
İkinci perde, A.K.’nin konteynırındaki arama.
Jandarmalar dışarıda konteynırı yükselten parke taşının altında iki paket çıkardı.
Laboratuvar incelemesinde bir paketteki yeşil tozun uyuşturucu olmadığı anlaşıldı. İkinci pakette ise 14 gram kenevir bulundu. Lakin pakette parmak izi yoktu.
Bu, M.Ç.’nin bahçesinde bulunduğu tez edilen paket için de geçerliydi.
Kumpasın videosu
Üçüncü perde M.Ç.’nin bahçesindeki arama.
Jandarmalar M.Ç.’nin meskenini, bahçesini ve eklentilerini köpekle arayıp cürüm ögesi bulamadı.
Komutan H.U., “Biber ve maydonoz ekili alanı denetim ettiniz mi, o alanda bir şey olabilir” deyince yine arandı.
Jandarma A.K., telefonun ışığını yakarak, etrafa bakındı. Üç adım sonra şak diye sigara paketi buldu. Paketten yeşil bir unsur çıktı. Uzman Çavuş M.C.O. paketi yerine koyup bulmuş üzere canlandırma yaparak, telefona kaydettirdi. Çekilen görüntü belgeye kondu.
Jandarmalar meskendeki kameralarının kendilerini çektiğini görmedi. M.Ç., sonraki gün savcılığa şikayete gittiğinde elindeki delili sundu.
‘Benim attığım gözüküyor mu?’
M.C.O., gözaltına alınıp bırakıldıktan sonra, 14 Eylül 2024’te, Kumandan H.U.’nun “Kamera kaydını izledin mi? Benim attığım gözüküyor mu?” diye sorduğunu söylüyor.
Kendisinin de “Sen mi attın?” diye yanıt verdiğini, H.U.’nun gülerek “Muhbir, muhbir” dediğini anlatıyor.
H.U. ise savları reddediyor.
Sahtecilik, iftira, uyuşturucu ticareti
İddianamede “İhbarın kaynağını açıklayamadıkları ve bir ihbar yapılmış üzere tutanak tanzim ettikleri” belirtilerek, resmi dokümanda sahtecilik hatası ve iftira cürmü yöneltiliyor.
M.Ç.’nin bahçesine uyuşturucu koydukları öne sürülerek şöyle
deniyor:
“Komutan H.U.’nun aramada daima gezindiği, ihbar tutanağı tanzim edip arama gerçekleşmesi için planlı hareket ettiği, ardından cep telefonundaki WhatsApp konuşmalarını ve kayıtları sildiği…”
Bu yüzden, uyuşturucu unsur ticareti suçlaması isnat ediliyor.
M.Ç.’nin konutundaki arama sonrası hazırlanan el koyma tutanağındaki gerçek dışı beyanlardan dolayı resmi dokümanda sahtecilik ve iftirayla da suçlanıyorlar.
Savcı sürüldü mü?
Kumpasa uğrayan korucular açıkta…
Jandarmalar ise biri hariç misyonuna devam ediyor.
Canlandırma görüntüsünü çeken M.C.O.’nun telefonunda Fetullah Gülen’in görüntüsü bulununca hakkında terör örgütü propagandasından da soruşturma yürütülüyor. Bu yüzden açığa alındı.
Jandarmalara Islahiye Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı.
Duruşma için 5 Mart 2025’e gün verildi.
İddiaya nazaran, bir kişi de sürüldü.
Kim mi?
Soruşturmayı yürüten genç savcı H. Ezgi Bilgiç Bakır, teze nazaran kovuşturmaya yer olmadığına karar vermesi için baskı gördü. Bakır, geri adım atmadı ve 15 Kasım 2024’te iddianamesini yazıp mahkemeye teslim etti.
Bakır, dört gün sonra, 19 Kasım’da kararname ile Islahiye’den Osmaniye’ye gönderildi.
Dervişoğlu: Beni hiçbir bakan ve siyasetçi aramadı
Ülkü Ocakları Genel Lideri Ahmet Yiğit Yıldırım, evvelki gün MHP önderi Devlet Bahçeli ile atışan İyi Parti başkanı Müsavat Dervişoğlu’na tehdit ve hakaret yağdırdı.
Dervişoğlu da dün saat 16’da eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş’in vurulduğu sokakta basın açıklaması yaparak, Yıldırım’a ve MHP’ye cevap verdi.
Dervişoğlu, tehdidin üzerinden 16 saat geçtiği halde Cumhurbaşkanı, TBMM Başkanı, İçişleri ve Adalet bakanları tarafından hiçbir adım atılmadığını söyledi. Dervişoğlu, “Korkuyorlar mı? Korkuyorlarsa kimden korkuyorlar? Bu katillerin, bu tehditkarların hamilerinden mi çekiniyorlar” diye sordu.
İçişleri Bakanlığı’na seslenen Dervişoğlu, “Bana tahsis edilmiş muhafaza polislerini derhal geri çekin. Ben hiç kimseden korkmuyorum” dedi.
Dervişoğlu konuşurken, Cumhurbaşkanı Erdoğan o tıpkı saatte Bahçeli’yi meskeninde ziyaret etti.
Dün akşam üzeri Dervişoğlu’nu aradım.
Yaptığı açıklama sonra rastgele bir bakan, yetkili ya da siyasetçinin kendisini arayıp aramadığını sordum.
Yanılmamışım.
İçişleri Bakanı aradı mı?
Arayan yok. Takip ediyorum, soruşturma açıyorlar mı, açmıyorlar mı, ona bakacağım.
Savcılıktan “Şikayetiniz var mı?” diye arayan oldu mu?
Yok. Şikayetçi olmam ki. Cürüm duyurusunda bulunmam. Ben kamu görevlisiyim.
Adalet Bakanlığı’ndan da mı aramadılar?
Hiçbir kimse aramadı.
AK Partili bir siyasetçi aradı mı?
Olmadı.
Bunu görmezden ve duymazdan mı geliyorlar?
Evet.
Ne yapmayı düşünüyorsunuz? Bir tedbir almayı ya da…
Ne üzere tedbir alacağım?
Şahsi güvenlik olabilir.
Hiçbir şey almam. Bu işlerle uğraşacak yaşı geçmişim. 15 yaşında kendimi öldürtmeyi beceremedim de 65 yaşında bunlardan mı korkacağım?
Koruma sayısının artırıldı mı?
Yok, hayır. Televizyonda bir şey söylediğinde aksi kelepçe yapıyorlar mı? Yapıyorlar. Canlı yayında lisanın sürçünce içeri atıyorlar mı? Atıyorlar. Ben sorumlulara sorumluluklarını hatırlattım. Milletvekiliyim. Mecliste kümesi olan partinin genel lideriyim. Cumhurbaşkanı var, TBMM Başkanı var. Adalet Bakanı var, birlikte mesai arkadaşlığı yapmışız. İçişleri Bakanı var, bizi tanır. Ben ne söyleyeceğim? Devlet var mı yok mu, adalet var mı yok mu, hukuk var mı yok mu? Türkiye neyle yönetiliyor; onu soracağım.
Sessizliği neye bağlıyorsunuz?
Birbirlerine olan gebelik derecelerini bilmiyorum.
“Polisleri çekin” dediniz. Çekmediler değil mi?
Şu an bir şey yapmadılar. Bir siyasi partinin genel liderinin siyaset yapma hakkına tecavüzde bulunuyorlar. Ve kaygıyla milleti sindirmeye çalışıyorlar.
Endişeniz var mı?
Bu adamlara pabuç bırakmam. Onlar da biliyor. Semih Yalçın, diyor ki “Olay mahallini biliyorsa cinayetin ayrıntılarını da anlatsın.” Sinan’a beni katıyor. Bunlarda akıl uçmuş.
Yalçın, “Ateşle oynama” diyor.
Ona hiçbir şey demiyorum. İletilerine tebessümle yaklaşıyorum. Bunları siyasi muhatap almıyorum. Benimle şahsi işi olan buyursun gelsin.
